Kahvehane Kültürü
Clubhouse’taki “Kahve” kulübümüzde bu hafta Oğuz Otay (@gezmekyetmez) ile birlikte kahvehane kültürünün geçmişine bir bakış yaptık. Konuştuğumuz konulardan aldığımız notlar şöyle;
Kahve sözcüğü Türkçeye Arapça: (kahwa) sözcüğünden geçmiştir ve aslen Etiyopya’daki Kaffa bölgesinden geldiği düşünülür. Hane (ev) sözcüğü ise Farsça kökenlidir.
İlk kahvehaneler, kahvenin Osmanlı devletine gelmesi ve 16. yüzyıl ortalarında yaygınlık kazanmasıyla ortaya çıktı.
Kahvehaneler, edebi, siyasi ve sanat ile ilgili bazı oluşumların doğuşuna da zemin hazırlayan; toplumsal sorunların tartışıldığı kültür mekânları olarak da işlev görmüşler ve bu nedenle “kıraathane” olarak da isimlendirilmişlerdir.
1554’ün sonlarına doğru Halep’ten gelen Hakem ve Şam’dan gelen Şems, İstanbul’da Tahtakale semtinde ilk iki kahvehaneyi açtı.
Kısa sürede bu kahvehaneler ülkenin diğer kentlerinde hızla çoğalmaya başladı. Zamanla kasaba ve köylere yayıldı. Kentlerde kahvehanelere sanat, edebiyat ve düşün adamları uğruyor, memur, kadı ve müderris gibi devlet katında yeri olan kişiler buralarda bir araya geliyorlardı.
1583’te III. Murad, günlük siyasal olayların konuşulduğu, devlet işlerinin eleştirildiği yerler haline geldikleri gerekçesiyle kahvehaneleri kapattı. Bundan sonraki padişahların zaman zaman açılmasına izin verip zaman zaman yeniden kapattıkları kahvehaneler, IV. Mehmed (Avcı) zamanında çıkarılan bir fetva ile serbest bırakıldı. Bu kahvehanelerde âşıklar toplanır, çalıp söylerler, meddahlar gösteri yaparlardı. Bazı kahvehanelerde Karagöz de oynatılırdı.
Daha sonraları tulumbacıların işlettikleri çalgılı kahvehaneler ortaya çıktı. Semai kahvehaneleri de denen bu yerlerde kavga gürültü çıkmaması için akşamları halk kitapları okunur, bu bazen günlerce sürerdi.
Muamma diye bir gelenek vardır. Bir ozan bir dörtlüğü tavana asar, insanlar da o dörtlüğü çözmeye çalışır ve insanların bir nevi eğlence haline gelir.
Caba, “işin cabası” kahvecibaşına kahve ikram edelim derler, kahve ikram edilecek kişinin başında “caba” diye bağırır ve kahvenin hediye edildiği kişiyi belirtirmiş. (Gürkan Kumak)
Kıraat ise eski Türkçede okuma anlamındadır. 19. yüzyıl sonlarıyla 20. yüzyıl başlarında okunmak üzere gazete, dergi ve kitap da bulunduran kahvehanelere bu isim veriliyordu. Buralarda başka kahvehanelerde olduğu gibi oyun oynanmaz, dergi, kitap ve günlük gazete okunur, sanat ve siyaset konularında sohbet edilirdi. Sonradan bütün kahvehaneler bu adla anılmaya başladı.
Oğuz Otay: Duvara ayna asmanın yanında, resim asma adeti de vardır. Kahveciler şeyh şazedi’yi kahvecilerin piri sayarlar. Duvarlarda Osmanlı zamanında gemi resimleri vardır. Bu resimlerden konjonktürü de görebiliyoruz. İlerleyen yıllarda kurtuluş savaşına dair resimler olmaya başlamıştır. Eskiden iki şart koşulurmuş. Bir havuz olacak, iki yer mermer olacak. Londra’da bir kahveciyi ziyaret edince burada da benzerini açmak istedim, arkadaşım tutmaz demişti. Amerikalı gelmiş 1927’de kahvehanelerle ilgili tez yazmış. Biz de ise akademik çalışmalar çok çok az var ve çok geç başlamış.
Gürkan Kumak: Türk kahvesi araştırma kültürü derneğinde araştırırken nasıl bu kadar değişebilir diye konuşuyoruz. Eski Osmanlı kahvehanelerinde havuzların etrafına sandalyeler konulurmuş. Konuşanlar arasında sesler duyulmasın diye bu şekilde konulurmuş.
Ahmet Şahin Akbulut: Bursa’da hala Ulu Camii’ye yakın, tuz pazarının içinde Aşık kahvehanesi vardır. Belirli saatlerde iki üç aşık gelir ve atışmalar yaparlar. Yarı tiyatro gösterisi gibi insanlar dinlerlerdi. Hala da devam ediyor.
Berna Mutlu Aytekin: Salah Birsel’in Kahveler kitabını öneriyorum. Pierre Loti’den de bahsediyor. Kahvehanelerde berberlerin olması gibi bir çok konuda fotoğraflarda bulunuyor. 1870’lerde Kıraathane Müdürlüğü diye bir şey de varmış.
Tolga Yarıcı: Ayvalıkta Taş kahve yanında, majaron denilen bir yer vardır. Orada kahveciler vardır. İnci kıraathanesi’nin 270 yıllık bir tarihi vardır. Duvarlarında aşağıya bakan aynalar durur. Büyük aynalar vardır, eskiden kabadayılar her kahvede dururmuş. O aynalara bakarak, diğer kişileri takip ederlermiş. Günümüzde de kağıt oynayanları kolaçan etmek için kullanılır olmuş.
Muzaffer Sunar: yeni nesil kahvecilerin tutmasının bir nedeni de kadınların girebilmesi bence. Kahvehanelere giremiyor kadınlar. Geçmişi hatırladım şimdi, dedemin beni kahvehaneye götürdüğü zamanları hatırladım.
Burak Ertuna: Selanik’liyiz. Mübadele döneminde dedem, 6 yaşındayken kimsesiz olarak İstanbul’a yürüyerek geliyor. Geldiği zaman bir kahvehaneye sığınıyor. Sahibi, gel sana iş vereyim, okula yazdırıyor. Öğleden sonraları kahvehanede çalışıyor, geceleri de çatıda yatıyor. Eski Osmanlı paşalarından biri kahvehanede dedemi görünce alıyor Bursa ışıklar askeri lisesine yerleştiriyor. Dedem oradan okul ikincisi oluyor. Kore savaşına katılıyor, gazi oluyor. Böyle bir hayat yaşıyor. Kahvehane kültürü ona kucak açan bir kültür o zamanlar.
Ömer Boldağ: Biz artık 3. Nesil kahveciler demekten veya zincir kahve markalarından bahsetmekten vazgeçelim. İnsanların toplandığı yerler oldular. Bir dönem kahvehaneler kumar, sigara vs. Bizim için uygun olmayan mekanlar olarak algılandı ve gitmemiz de yasaktı. Hatta kahve içmem yasaktı. Bugün geldiğimiz nokta şu, yeni nesil cafeler artık bizim sosyalleşme mekanlarımız. Çalışma mekanlarımız. Toplumsal bir kazanım. Bundan sonra kafeleri okuma yazma mekanları.
Geçmişten günümüze tarihi yapısı korunan en eski kahvehaneleri Oğuz Otay şu şekilde sıraladı;
- Cihangir Asma Altı kahvehane. 1900’den beri faaliyettedir.
- Pierre Loti meşhur.
- Kardeşler Kahvehanesi, Galata kulesinin hemen yanındadır.
- Kadırgada Tulumbacı kahvehanesi. Tulumbacıların toplandığı bir yermiş.
- Çınaraltı kahvehanesi, 1920-30’lardan.
- Balıkçı kahvehanesi, Arnavut köftecisinin hemen yanında, 1900’lerden beri faaliyet gösterir.
- Bebek Kafe ve Emek kafe’de ikisi de eski balıkçı kahvehanelerdir.
- Cunda’daki Taş kahve (Alper Soydaş)
- Manisa Salihli’de Eski kahveci. (Alper Soydaş)
- Fatihte surlara yakın, Dama kıraathanesi (Tolga Yarıcı)
- Ayvalık majaron caddesinde majaron kahvehaneleri (Tolga Yarıcı)
Kaynak: –1–2–3–
Kaynakların eksik olduğunu düşünüyorsanız lütfen mail atarak bildirin, düzelteyim.