Sahte Filmler
Uzun zamandır yazmayı düşündüğüm bir yazı bu. Son gittiğim “The Avangers-Yenilmezler” adlı filmi izleyince zamanı geldi dedim. Farkında mısınız bilmem özel efektlerin olmadığı film kalmadı gibi. İşte benimde parmak basmak istediğim konu tam da bu…
İddiam o ki yakın bir zamanda film afişlerinde “Tamamen Efektsiz” ya da “%100 Gerçek” vari tanıtımları göreceğiz. Çünkü aşağıda ki bazı videolar sayesinde, filmlerde kullanılan özel efekt unsurlarının filmlere nasıl bir katkı yaptığını daha iyi görme şansınız oluyor. Bilgisayar desteği ile hayal gücünün zorlandığı film kalmadı gibi. Ne istenirse artık stüdyolarda ve bilgisayar başında rahatlıkla yapılabiliyor…
Patlamalar, konuşan hayvanlar, uçuşan arabalar, yaratıklar, uzay gemileri… Aklınıza ne gelirse yapmak ve perdeye taşımak mümkün. Bundan memnun olanlar da olabilir. Ama hormonlu domates nasıl kırmızı, nasıl büyük ve nasıl güzel gözüküyor ama tadı nasıl bildiğiniz domatesler gibi değilse, günümüz vizyonlarında ki filmler de öyle olmaya başladı. Her şey oluyor ama tadı eskilerde ki gibi değil sanki…
Düşünün hanginiz bir Kemal Sunal, Şener Şen ya da Münir Özkul filmlerini görünce TV’ye kilitlenip kalmıyorsunuz. O saflığı, sadeliği ve güzel duyguları özlediğimizi inkar edemeyiz…
Mesele eski filmler gibi sıfır efektle yapılması değil, mesele efekt sınırının filmlerin oldukça büyük bir kısmını kaplaması ve artık zihinlerde oluşan “vayy bee, nasıl yapıyor adamlar” olgusunun yerini “yahu hepsi bilgisayarla yapılıyor artık”ın almasıdır. Kimse şaşırmıyor artık.
‘The Avangers’ta özel efektlerin olmadığı sahne neredeyse yok gibi. Tabii ki böyle fantastik bir filmde olması kadar doğal bir şey yok. Hayal gücünün sınırlarının zorlandığı sahnelerle bezenmiş güzel bir film.
Ama…
Siz de benim gibi özel efekt yağmuruna tutuluyormuşsunuz gibi hissetmiyor musunuz? Şu an için efekt olayında gelinen noktanın ‘efektleri gizlemek’ olduğu aşikar. Bunu çok güzel beceriyorlar, yinede dikkatli izleyicilerin gözünden kaçmadığı bir gerçek. Peki sinema bu mudur? Zamanla %100 efekte bürünmüş filmleri izleyeceğiz (Al Pacino’nun Simone adlı filmini hatırlayın)
Ünlü isimler artık yüzlerinin 3 boyutlu halinin bilgisayarlara aktarılması için yapacaklar anlaşmalarını… Tom Hanks’in 2004 yapımı “The Polar Express” filmini hatırlayın.
Her şey bir yana ben efekt kavramının duyguyu öldürdüğüne inanıyorum. Aslında sinema sektörü de duygu unsurunu efektlerle halletmenin peşindeler. Onu becerebilirler mi bilemiyorum.
Sinema sektörü neredeyse yüz yıldır ABD’nin 5. büyük ekonomisi durumunda. Bu sektörün başarısındaki en büyük payın özel efekt uzmanlarında olduğunu inkar edemeyiz..
Neticeye gelirsem; sinema benim için en keyif aldığın aktivitelerden biri. Bu güzel eğlencenin efekt unsuru ile yozlaşmasından memnun değilim… Siz ne dersiniz haksız mıyım?